Zülfikar’lar Bitlis’le Özdeşleşmiş Köklü Ailelerden Biridir
1 x 0,35 x 0,13 m. ölçülerindeki bu şahide, yere düşmüş durumdadır. Mezarlığın batı yönünde bulunan beyaz mermerden şahide süslemesiz olup ön yüzünde altı satırlık kabartma olarak yazılmış sülüs kitabe yer alır. Kitabenin üstteki iki satırı, alttan geniş bir iç bükey silmeyle ayrılmıştır.
Kanaat önderi bir aile. Medreseler şehri olan Bitlis kültürüyle yoğurulmuş bir aile… İnsanlar arasındaki problemleri çözmeye çalışan, bugünkü literatürde arabulucu (ombudsman) bir aile. Zülfikarlar soyadlarını Zeydan Mahallesi’ndeki Mırcatlık mezar şahidesinde (taşında) belirtmiş olup,M.S.1710 tarihinde vefat eden Zülfikar Ağa Zeydani’den almıştır. Zülfikarlar, Zeydanlıların bir koludur.
Şerefnameye göre Zeydanlılar, Bitlis’te hem şehirli hem köylü sosyal yapıya sahip bir aşiret olup, yirmi dört (24) aşiretten oluşan aşiretler birliğinin önde gelen bir üyesidirler. Zülfikarların Tağşut’tan (Tahtişut) evvelki yerleşim yerleri Zeydan Mahallesi Mırcatlık mezarlığı güneyidir. 1650’li yıllarda Bitlis Han’ı, en yakınında duran Zeydanlara Bitlis Hanlığı’na ait mesire yeri olan Tağşut’ta (Tahtişut) geniş bir yerleşim sahası vermiştir. Bundan böyle; ZÜLFİKARLAR, BAYRAKTARLAR, ÇANCOLAR (GÜNGÖRDÜ), TAHİNCİLER, HACI DAVUTLAR gibi ZEYDANLI aileler burada yeni evlerini inşa ederek bu yeni yerlerine yerleşmişlerdir.
Bu mezar Said Şehid Merhum Allah’ın Rahmetine Muhtaç, (Allah) onun günahlarını affetsin. Zülfikar Ağa Zeydani Oğlu İbrahim’indir. Yıl 1106 (1694 - 1695). Ahmet Ağa’dır. Onun bilgilerini kayıt altına almış olan Arif oğlu İsmail Zülfikar’dır. Bu bilgileri Fevzi Zülfikar şematize etmiş ve 1982 yılında Cahit Zülfikar daha detaylı bir tarzda Aile seceresi olarak hazırlamıştır.
Yaklaşık M.S. 1400 yıllarına kadar soylarına ulaşılabilen Zülfikarlar’daki bilgi akışının ilk halkası M.S.1840’larda doğan 1951 yılında 105 yaşında vefat eden, Sadık oğlu Zülfikarlar’dır. Bitlis’in işgal edilmesiyle şehirdeki diğer aileler gibi iki kez göçe zorlanmışlardır. Birincisinde katırlarla yola çıkıp Kermate’ye kadar gidip geri dönmüşlerdir. İkincisinde gene katırlarla Kasrik düzüne (1 gece), Baykan Arbo köyüne (1 gece), Veysel Karani’ye (1 gece), Garzan’a (1 gece) ve Beşiri’ye (1 gece) daha sonra da Diyarbakır’a gelmişlerdir.
Birçok Bitlisli aile Diyarbakır’da kalıp buraya yerleşirken Zülfikarlar Gaziantep’e (Antep) gitmişlerdir. Buraya yerleşen Zülfikarlar ticaretlerine devam etmişlerdir. Burada da aile birliğini sağlayan Zülfikarlar, katırlarla lojistik hizmetini de devam ettirmişlerdir. Lojistik hizmeti Adana-Halep hattı arasında devam etmiştir. Antep’te 4 sene kaldıktan sonra bazı Bitlisli aileler Antep’e yerleşmiş, Zülfikarlar ise baba ocağına geri dönmüşlerdir. Bitlis’e döndüklerinde Bitlis’te taş üstünde taş kalmamış, binalar yıkılmış, yerle bir edilmiş, şehir yakılıp yıkılmış, resmen harabe bir şehre dönmüştür. Şehirde Zülfikarlar yavaş yavaş toparlanmaya çalışmışlar.
Zülfikarlar Cumhuriyet’ten sonra da koyun ticaretine devam etmişlerdir. Koyunları Bitlis’ten; Muş-Erzurum-Bayburt güzergahını izleyerek katırlarıyla Trabzon’a taşımışlar, buradan da gemilerle İstanbul’a ulaştırmışlardır. Böylece ticaretlerine devam etmişlerdir.
Bir gün otel sahibi dostları Elazığlı Şevki Bey, oteli satmak istediğini Zülfikarlar’a “Özellikle siz dostlarıma burayı vereyim” demiş. Burada bulunan Mehmet ve Abdullah Zülfikar kardeşler kabul ederek kaparosunu bile vermişler. Daha sonra Bitlis’teki diğer kardeşleri Ali Zülfikar’la mütalaa edince Bitlis’e olan tutkuları, Bitlis’e olan sevgileri, 600 yıllık ailesinin buradaki hatıraları onları bu alış verişten vazgeçirmiştir. Bunun arkasından Bitlis’te 1930 yılında başlayıp 1934’te biten Zülfikar İş Hanı’nı yapmışlardır. Bu han, zamanın en etkin alışveriş merkezi olarak devam etmiş.
İstanbul’da sattıkları koyunların parasını İstanbul Kapalı Çarşı yanındaki Hürriyet Oteli (şimdiki Hürriyet Çarşısı) sahibi, dostları Elazığlı Şevki Bey’in kasasında bulundururlardı.
Zülfikar Ailesi İnisiyatifi: Başkanın Gözüyle; “Neden Zülfikar Ailesi İnisiyatifi?” Bitlis’te bir arada olan Zülfikar Ailesi, 1950’lerden sonra Bitlis’ten ayrılmaya başlamış, 1960’larda göç hareketlenmiş ve 1970’lerden sonra da göç oldukça hız kazanmıştır. Babalarımız gözlerini dünyaya Bitlis’te açmış, sonraki kuşak olan bizlerin de çoğu Bitlis doğumludur. Kuşağımızın çok azı da İstanbul doğumludur.
Derviş Bey (Sefünç) Zülfikar TBMM I. Dönem (1923) Bitlis Milletvekili Zülfikar Ailesi'nden Abdulmecit Zülfikar Erzurum Kongresi’ne katılmıştır. Ayrıca bu aileden Türkiye Cumhuriyeti ilk meclisinde Derviş (Sefünç) Zülfikar, Bitlis Milletvekili olarak Bitlis’i temsil etmiştir. Ayrıca Sadullah Zülfikar da Belediye Başkanlığı görevini yürütmüştür. Tarih boyunca birliği sağlayan ailemizin bölgede önemli bir yeri olmuştur. İlim-irfan ve ticaretin yanı sıra siyasi alanda da önemli bir rol oynamıştır.
Zülfikarlar, Bitlis ve civarında insanlar arasındaki problemlerin çözülmesine yardım eden ve de çözümünü sağlayan kanaat önderleridir. Zülfikarlar yanlışa yanlış, doğrulara doğru diyebilen, bundan da hiçbir zaman vazgeçmeyen ilkeleri genlerinde taşıyan Bitlis sevdalısı bir ailedir. Bizim çizgimiz oldu bitti diyerek kenara çekilme değil, başlı başına bir aksiyondur. Çünkü Zülfikar Ailesi, iki günü bir olanın zararda olduğuna inanır. Zülfikarlar bilimin insanları daha da yükselttiğine, bilimin yeniliklere, insanın gelişmesine ve değişimine artılar sağladığına inanan bir ailedir.
“Hiç bilenle bilmeyen bir olur mu?” ilahi buyruğu, biz Zülfikar ailemiz için yaşam çizgisidir. 1970’lerde İstanbul’a gelen Zülfikarlar, yeni yerleşim yerlerinde de birbirlerini bırakmadılar. Babalarımız her ay ailemizden birinin evinde bir araya geliyorlardı. Birbirleriyle görüşüp dertleşiyor, muhabbet ediyorlardı. Ayrıldıkları zaman kendilerini çok daha huzurlu, daha güvenli ve daha güçlü hissediyorlardı.
İstanbul’a gelen Zülfikarlar, Fatih, Üsküdar ve Kadıköy’de ağırlıklı olarak ikamet ediyorlardı. Bu durum da birbirlerini daha rahat görmelerini sağlıyor ve birbirleriyle görüşmelerini de kolaylaştırıyordu. Ekonomik şartların o günlerde daha kısıtlı olmasına rağmen daha samimi ve daha sıcak bir birliktelik devam ediyordu. Zamanla büyüyen, gelişen, genişleyen İstanbul’da bununla paralel olarak ailemizin de genişlemesiyle merkezden dışarı doğru bir yayılma başladı.
2010’larda ailenin daha da genişlemesiyle görüşmeler azalmaya başladı. Birbirimizle yeteri kadar görüşemiyorduk. Bütün bunlara rağmen belirli yerlerde bir araya gelen birbirlerini gören bizler, birbirimizden ayrılamıyorduk.Çünkü birbirimize anlatacak çok şeyimizin olduğunu görüyorduk.
Bu durumda ailede görüşmeler biraz yavaşlamaya başlayınca 1990’larda Merhum Yusuf Ziya Zülfikar’ın öncülüğünde bizden bir iki kuşak büyük ağabeylerimiz tekrar birlikteliği canlandırdılar. Zülfikarlar Sandığı kuruldu ve işlevini de güzel yaptı.
Birbirimizin yüzünü bile görmek bize güç veriyordu. Tüm aile bireyleri, özellikle de bizler ve bizden bir iki kuşak büyüklerimiz birbirleriyle görüşmeyi çok arzu ediyorlardı. Bu görüşmeler kendilerine motivasyon kaynağı oluyordu. Özellikle cenazeler, bölge insanlarını bir araya getirmekte önemli bir etkendir. Bölge insanı cenazeye (vefat eden kişiye) gösterdiği ilgiyi hayatta iken de aynı kişiye daha fazla göstermesinin, çok daha önemli olduğunu, Yüce Yaratıcı’nın da kitabının; yasayan insanlara uygulanmasını istediğini aile bireylerimize ve de bölge insanlarına hatırlatmaya çalıştım.
Bundan böyle Zülfikarları gördüğüm yerlerde daha aktif bir şekilde toplamanın gerekliliğini aile bireylerimize anlatmaya çalışıyordum. Onlarında aynı düşüncede olduklarını, aynı duyguları yaşadıklarını gördüm. Ayrıca bizler birbirimiz tanıyorduk ama bizden sonrakilerin birbirlerinden haberleri yoktu.
Bunun için bir şeyler yapmamız biraz daha önem kazandı ve gündemimizin ana maddesi oldu. 22 Şubat 2015’ te 10 aile bireyimizle başlayan Zülfikar Ailesi yapılanma çalışmamız, 11 Nisan 2015’ te 34 katılımcı Zülfikar Ailesi bireyi ile ikinci kez gerçekleşti. Zülfikar Ailesi yapılanma toplantısı katılımcıları birbirleriyle görüşüp hoş bir birliktelik geçirip bu yapılanmanın önemini çok çabuk kavradılar. Ailelerinden taşıdıkları genleri çabuk birbirlerini kaynastırdı
Zülfikar Ailesi yapılanma toplantısı katılımcıların etkin destek ve onayıyla 10 öncü Zülfikar bu yapıyı yürütmekle görevlendirildi. Her hafta bir araya gelen öncü Zülfikarlar, bu yapılanmayı ZÜLFİKAR AİLESİ İNİSİYATİFİ’ne dönüştürdüler. Kendileri de yoğun bir şekilde çalışmaya başladılar. Ana hedefimiz ailemizin birliğinin şiddetle sağlanmasıdır. Büyüklerimizin ufak tefek ayrılıkları gündeme taşımadan birlikteliği sağlamaları; söylem ve pratiğin ortaya konulması kaçınılmaz bir zorunluluk olup ihtilaf ve zıtlaşmanın bize felaket getireceği, farklı düşüncelerin müzakere edilmesi ise rahmete vesile olacaktır. Zülfikar Ailesinin mevcut durumunun tespiti daha çok çalışmak, toplumsal cehaleti yok edip bu mücadelede rol almak, bunun için gerekli imkanları oluşturmak ve var olan imkanları da azami şekilde değerlendirmek Zülfikar Ailesinin bireylerinin mesuliyetini gerektirir.
Yeni neslimizin kaynağını inancımızdan alan örf ve adabına bağlı yetişmesi, ülkenin geleceğinde sözünün olması ve bunu için eğitimini gerçekleştirmesi en büyük arzumuzdur. Her aileden bir akademisyenin çıkması ana prensibimiz olup bu da ülkemizin, Bitlis’imizin ve de ailemizin kurtuluşunun işaretidir. Şahsiyetler topluluğunda her fert bir diğerini temsil eder. Zülfikar Ailesi’nden birinin ayağına batan bir dikenin acısını aynı anda diğer bir Zülfikar Ailesi fer dinin hissetmesi ana hedefimizdir. Bizim bir hede f imiz ve bu hedef doğrultusunda da seferimiz var. Zülfikar Ağa Zeydani dedemiz “Dizlerimin üzer inde yaşamaktansa ayakta ölmeyi tercih ederim!” di yerek torunları olan bizlere Hakk’a dayanan, birlik ve beraberliğimizi de sağlayan bir yaşantı ister…